Thursday, June 12, 2008

Houllebecq et moi


Fransız yazar Houllebecq'in romanlarıyla bundan 6 sene evvel Les Particules Elementaires'le tanıştım ve romanı bitirene kadar elimden bırakmadım diyebilirim. O sene özellikle Fransa'da ama bütün Avrupa'da bir nevi itirafçı edebiyat diyebileceğim (Rousseau akla geliyor) bir yönde bir sürü ürün verildi. Aklımda kalan en önemlisi otobiyografik bir roman olan (nasıl oluyor denecek ama kadın yapmış işte) La Vie Sexuelle de Catherine M.
Öyle görünüyür ki Avrupa kültürel dünyası o sırada olgunluk ürünleri veren 68 kuşağından insanlarla doluydu ve bütün bu insanlar, zamanında cinsellikleri konusunda eyleme döktükleri samimiyeti şimdi de geriye dönüp bakmak için kullanıyorlardı. Hatıralar, maceralar okuyunca müthiş ama akabinde gelinen noktaya hiçbiri olumlu yaklaşamıyordu. Hepsi, eninde sonunda başta istemedikleri zengin, ailesiz ve yaşlı kimliklerine teker teker oturuyorlardı ama hiç olmazsa bununla yüzleşip hesaplaşacak ve gerektiğinde kendilerini yerebilecek kadar olgundular.
Houllebecq de böyle. Romanları tabii ki kurmaca ama ele alınan karakterler ve yaşayıp düşündükleri öylesine benzer ki, zeitgeist ı iyi yakalamış bir yazardan çok kendi dertlerine okuru ortak edyormuş hissi veriyor. Bunda yanlış birşey yok, aksine bence yeni bir edebi tarzın tohumlarını ekiyor belki de (Erje Ayden, Bukowski, Beatler vs. den etkilenmiş olabilir.) Houllebecq'in kendine, işine, toplumuna ve insanlara yabancılaşmış bireyleri paranın satın alabildiği veya zamanın onlara sunduğu bütün nimetlerden ölesiye yararlanıp sonra garip bir buruklukla kabuklarına çekilen tipler. Ama intihar edecek haysiyete de sahip değiller. Berbat addedikleri hayatı parayla renklendiriyorlar ama nafile (Burada da Martin Amis akla geliyor doğrusu ama H.'nin karakterleri daha basit daha insancıl)... Houllebecq'in hiç bahsetmediği Tanrı ve metafizik eksikliği, daha doğrusu inanç eksikliği sırıtıyor yokluklarıyla(bu tabii benim yorumum). Öte yandan Houllebecq'in insanlığın sefilliğine dair saptamaları o kadar doğru ve çağımıza uygun ki, okur, yine romanlarda yazılmasa da insan türünün aciz ve zavallılığı karşısında derin bir acıma ve sevgi uyandırmadan geçemiyor; zaten bu yüzden usta bir yazar Houllebecq. Özellikle AVrupa medeniyetinin her anlamda girdiği varoluşsal çıkmazı hiç entelektüelize etmeden müthiş bir şekilde açık ediyor. Seks bu yüzden sürekli gündemde, türümüzün hiç değişmeden kalan belki tek özelliğinden biri, ve hayatımızı yönlendiren temel aktörlerden biri libido. Libido ve onun insana etkileri, bir medeniyetin, tüm ilerleme zırvalarına rağmen hala aslında henüz fazla olgunlaşmamış insanoğuyla uğraştığını hatırlatıyor mütevazılığa bir çağrıyla (medeniyet, bastırma -repression- sayesinde gelişir der Freud)
Bu aşırı derecede kendini tekrar eden konu ve konuklar romanları değersiz kılmıyor ama itirafçı edebiyat dediğim tuhaf amorf bir alan sokuyor eserlerini. Motif diyemeyeceğimiz kadar sık kullandığı konu ve eylemler bir süre sonra H.'nin kendisine atf etmemi sağlıyor anlatılanları. Sanki karakterleri birleştir ortaya Michel çıkacak.
Şiirlerini okuyup aynı şeyleri orada gördüğüm zaman analizimden artık emin olduğumu düşündüm. Yanlış anlaşılmasın tekrarı yermiyorum sadece kurmaca olamayacak kadar sık tekrarlıyor kendini demek istiyorum. Bu da monotoni yaratan tekrardan farklı bir ontolojik boyut.

Bu da bizi H.'nin başarısının sebeplerine getiriyor:
1. Post-postmodern roman belki de böyle hızlı okunabilen (okur arttırır), bir çok ilgi uyandırıcı mevzuyu dahil edip tribünlere oynayan (seksin her türlüsü -erekte eden cinsten, uyuşturucu, rakınrol), ama self-help kitapları kadar da kendine psikanalizle uğraşan karakterlerle hem edebiyat hem de cep romanı tadında bir tür olarak oluşmakta belki de. Ölümcül uzunlukta sanatsal tasvirler yok, ama ufak, sessiz bir iki cümleyle veya tanımla bir anda verilen bir mesajın olduğunu ve üstelik bunun derinden verildiğini hissediyorsunuz; öte yandan, uzatılmış bir grup seks sahnesini okurken uyarılabiliyorsunuz. Yani edebi zevki almasını beceriyorsunuz bir de üstüne kırmızı noktalıymışçasına muzipçe okuyorsunuz kitaplarını...
2. H. aynı zamanda az bilinen rock starlığıyla tam günümüz medyasının bayılacağı bir kişilik, dolayısıyla pompalanıyor ve akabinde gerçekten satıyor. Benim düşüncem, aynı romandaki karakterleri gibi H. başarıyı buruk bir gülümsemeyle karşılayıp milyon eurolar dolmaya başlayınca da yaptırdığı bol odalı malikanesine kurulup devrimci geçmişinin kendisinde yarattığı sızıyı sakinleştiriciler ve alkolle geçirmeye çalışabilir iyice yaşlanınca. Ancak eğer edebiyat, yazarlarının nevrozlarını koşturduğu pistlerse belki de romanları sayesinde kafasındakilerden kurtulup karakterlerinin yapamadığını yapip Avrupa insanının kendini bulduğu kısır döngüden çıkacak. ne bileyim aslında uyduruyorum işte:)!

peki bu kısır döngü ne? Ya da H.'nin elinde nasıl gösteriliyor? Daha önce de belirttiğim gibi H.'nin romanları tam tanımlamıyor ama büyük etkenlerden biri Marx tarzı yabancılaşma (yine romanlarda adı konmasa da) Marx'ın tanımladığı yabancılaşmanın dört hali (başka yazı konusu) hep ama hep karakterlerin hayatında görülebilir. Çare komünist/sosyalist devrim mi? Houllebecq'in karakterleri 68 kuşağı devrimci pratiklerine rağmen turbo-kapitalist dünyamızın oluşumunu seyrederek gitgide politik anlamda, kötümser, çekingen ve apolitik olmuşlar zaten. Ya da güzel bir kadının vücudunu her tür devrime yeğleyecek insanlar.
Bir ikinci etken roman karakterlerinde hiç bir zaman olmayan inanç ve din faktörü. hatta kurumsal dinin içyüzünü öylesine iyi çözümlemiş ki... Islam'in yayılmasıyla ilgili bir-iki sayfası var ki, orijinalliği için olmasa da, sinikliği ve Swiftvari sarkazmiyla tadından yenmiyor. Metafizik ise ancak quantum fiziği seviyesinde ve tabii ki seküler bir düşünce yönelimi olarak kendine yer bulabiiyor sadece.
Çok sağlam bir yazar Houllebecq. İleride klasik olarak okunur mu bilmem ama yazarın çok ta umurunda olacağını sanmıyorum... şiddetle tavsiye ediyorum eserlerini.

p.s. adamımızın resimdeki hali ve elindeki sigaranın hali de cuk oturuyor romanlarındaki karakterlere...

I don't know if he will be read 200 years from now but he certainly rides the zeitgeist here and now!

LES IMMATERIAUX

La présence subtile, interstitielle de Dieu
A disparu.
Nous flottons maintenant dans un espace désert
Et nos corps sont a nu.

Flottant, dans la froideur d’un parking de banlieue
En face du centre commercial
Nous orientons nos torses par des mouvements souples
Vers les couples du samedi matin
Chargés d’enfants, chargés d’efforts,
Et leurs enfants se disputent en hurlant des images de
Goldorak.

THE IMMATERIALS
The subtle and interstitial presence of the Lord
Has disappeared.
We now float in a deserted space
And our bodies are naked.

Floating, in the freeze of a suburban parking lot
Across the shopping mall
We guide our torsos in supple movements
Towards the Sunday morning couples
Loaded with children, laden with effort,
And their children fight, yelling scenes from
Goldorak.

- Michel Houllebecq (from La Poursuite de la Bonheur/The Pursuit of Happiness)
translated by m.e.
image: Goldorak