Tuesday, May 31, 2005
morning rituals
morning rituals, as long as one has woken up in full health and ample slumber, are essential for the rest of the day. after years of black coffee usage in the mornings, this morning I have reverted to tea. infused while I was in the shower, tea turned out to be a very smooth and relaxing alternative to the spiky, strong taste of coffee. with a lump of sugar please dahling, it helps me wake up y'know...
Monday, May 16, 2005
sin city
dün sin city yi seyrettik aylin le. Aşırı karanlık ama bir o kadar da etkileyiciydi. Sanırım şimdiye kadar seyrettiğimiz en iyi çizgi roman uyarlamasıydı. Uyarlama aslında yanlış sözcük. Çizgi-film ya da Sine-roman ya da sine-çizgi tabiri uygun gelebilir. bruce willis in karanlık fon üzerinde sürekli hareket eden beyaz kravatı müthişti. Yapan yapıyor kardeşim.
Sunday, May 15, 2005
Bir önceki blog a ek...
Ballard'ın 1982 tarihli kehanetine bir de William Gibson'un aynı tarihte çıkan Neuromancer'ı da eklenebilir. O da ilk kez the net, matrix, cyberspace gibi kavramları kullanmak suretiyle, De Vigny'nin Chatterton adlı oyununda, lanetli şair Chatterton'a söylettiği "şairler, medeniyet denizinde, insanlık gemisinin rotasını yıldızlara bakarak çizen insandır" repliğini doğrular.
Değişen Türkiye filan...
Dün sayfası bol pazar gazetelerini karıştırırken gözüme her iki sayfada beliren şehir dışı kapalı devre yerleşke ilanları çarptı, country life, healthy life, bilmemne country tarzı isimleri olan bu kentçikler bana J.G. Ballard'ın 1982'de yazdığı Running Wild isimli kısa polisiye hikayesini hatırlattı. Hikayede, Londra'nın dışa kapalı, bekçili, yürüyüş patikalı vs. uydukentlerinden birinde, bir sabah bütün yetişkinler birbirinden hunharca, ama bir o kadar da şaşırtıcı şekillerde öldürülmüş bulunuyor; bütün çocuklar da kayıp... Kitap boyu süren araştırmanın sonunda bütün yetişkinlerin, kendi çocukları tarafında öldürülmüş olduğu anlaşılıyor. Bir nevi Sineklerin Tanrısı durumu. Tek farkı, ıssız ada yerine ıssız bir uydukent, ıssızlık da, çocukların kendi kendilerine yaşadıkları bir tür ruh üşümesi... Dışarıdan yalıtılmış bir hayat içerisinde çocuklar kendi doğruları ve yanlışlarını oluşturuyorlar, kendilerine uygun görülen bu yaşamın cezasını ebeveynlerine çıkartıyorlar. Ya da dış dünyayla karşılaştırabildikleri tek toplumsal ölçütleri olan televizyondan, şiddete dayalı bir dünya tanıyıp, bir klanlaşma içgüdüsüyle, bütün rakipleri yokedip, kendi bağımsızlıklarını ilan etmeye vardırıyorlar. her ne olursa olsun (ki Ballard'ın yaptığı yorum neydi hatırlamıyorum) hayatında belediye otobüsüne binmemiş bir sürü gencin olması övünülecek birşey mi bilmiyorum...
end of the year surprise
So it's the end of the year. So I thought I wouldn't have to get acquainted with new students. Well, I think again, I take over two classes. The sun smiles at me from my office window. Teenagers spill out spring pheromones and chirpy noises along with it. All is well with the world.
Subscribe to:
Posts (Atom)